Güneş parlak , deniz berrak
Yaşar içinde binbir renk
Nerede o balıklar
Kıvrım kıvrım uskumrular
Turmepa' nın İstanbul Boğazı' ndaki kirliliklerle ilgili düzenlemiş olduğu eğitime katıldık. Bir çok konu hakkında bilgi edindik. Bizde bu blogu açarak çevreye duyarlı bireyleri onların zihninde farkındalık yaratarak bizim için son derece önemli olan İstanbul Boğazı' nı eski, temiz günlerine kavuşturmak için onları konuyla ilgili bilgilendirmeyi amaçlıyoruz...
16 Nisan 2014 Çarşamba
USKUMRU
Vücut iğ şeklindedir. Sırtta aşağıya doğru inen açık veya koyu yeşilimsi-mavi, üzeri lekeli bantlar vardır. Başta beyin görünmez, karın tarafı açık gümüşi renktedir. Bütün yüzgeçler yumuşak ışınlı olup, gözler kolyoza göre daha ufaktır. Kolyoz' dan kafada ve vücutta bulunan pulların tek düze, sırt yüzgecindeki dikenleri daha çok sayıda (11-13), pulları ve yanlarının altında koyu esmer lekeler ve hava kesesi olmayışı ile ayrılır. 8 ila 11 yıl arasında yaşarlar.
Büyüklüğü ortalama 30-35 cm'dir, maksimum 50 cm olur. Ortalama ağırlığı 100-125 gram civarındadır. Kuzey Amerika sahilerinde, Kuzey Denizi, Akdeniz, Ege Denizi,Marmara Denizi ve Karadeniz'de yaşar.
15 Nisan 2014 Salı
Büyüklerimizle İstanbul Boğazı' yla İlgili Yaptığımız Röpotaj
Dedemle İstanbul Boğazı' yla ilgili yaptığım bir söyleşi;
1) İstanbul Boğazı' nın eski haliyle ilgili bilgi verir misiniz?
- Kirlilik söz konusu değildi deniz kenarına gittiğimizde fok balıklarını ve yunusların dansını rahatça izleyebiliyorduk.
2) Yeni haliyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Fazla kirlendiğini düşünüyorum insanların bilinçsizce hareket etmesinden dolayı doğamız çevremizi denizimizi kirletiyorlar. Gelecek nesiller bu güzelliklerden mahrum kalacaklar.
3) Hayalinizdeki İstanbul Boğazı' nı anlatabilir misiniz?
- Eski, temiz, betonlaşmanın olmadığı, atık suların atılmadığı, birçok canlının içinde bulunduğu bir İstanbul Boğazı' dır.
4) Sizce insanları bu konuda bilinçlendirmek için ne yapılmadır?
-İnsanları uyarıp bu konuyla ilgili eğitim vermektir, gelecek nesillere nasıl bir İstanbul Boğazı bırakmak istediklerini sorarak onları bilinçlendirme yapılabilir.
1) İstanbul Boğazı' nın eski haliyle ilgili bilgi verir misiniz?
- Kirlilik söz konusu değildi deniz kenarına gittiğimizde fok balıklarını ve yunusların dansını rahatça izleyebiliyorduk.
2) Yeni haliyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Fazla kirlendiğini düşünüyorum insanların bilinçsizce hareket etmesinden dolayı doğamız çevremizi denizimizi kirletiyorlar. Gelecek nesiller bu güzelliklerden mahrum kalacaklar.
3) Hayalinizdeki İstanbul Boğazı' nı anlatabilir misiniz?
- Eski, temiz, betonlaşmanın olmadığı, atık suların atılmadığı, birçok canlının içinde bulunduğu bir İstanbul Boğazı' dır.
4) Sizce insanları bu konuda bilinçlendirmek için ne yapılmadır?
-İnsanları uyarıp bu konuyla ilgili eğitim vermektir, gelecek nesillere nasıl bir İstanbul Boğazı bırakmak istediklerini sorarak onları bilinçlendirme yapılabilir.
14 Nisan 2014 Pazartesi
Boğazda Tükenen Canlılar
Özellikle Karadeniz’in ölmek üzere olduğunu belirten Tezcan Yaramancı “Karadeniz’de 26 balığın nesli tükendi. Marmara’da palamut ve uskumru dahil 143 balık türü yok oldu.
İstanbul’da her gün 3.9 milyon metreküp atıksuyun yüzde 90’ı yeterince arıtılmadan denize boşaltılıyor” dedi. Palamut yüzde 90 azaldı
Akdeniz fokunun sayısı 400’e düştü, nesli tükenebilir.
Karadeniz’de akya, çipura, avcı, fangri, dülger, granyöz, kırlangıç, ıskarmoz, hani, kolyoz, kepez, melanurya, sarıgöz, sarıağız, orkinos, mercan, mırmır, minakop, sarpa, sinarit, trança, lipsos ve zurna balıkları artık yok.
Marmara’da ise fangri, akya, gelincik ve hani gibi birçok balık artık yaşamıyor.
Marmara’da son 40 yılda barbunya yüzde 73, çipura yüzde 48, palamut yüzde 90, uskumru yüzde 95, lüfer yüzde 58 oranında azaldı.
Ege’de işkine yüzde 77, kayabalığı yüzde 81, kırlangıç yüzde 84, minekop yüzde 96, orfoz yüzde 83 oranında azaldı.
İstanbul’da her gün 3.9 milyon metreküp atıksuyun yüzde 90’ı yeterince arıtılmadan denize boşaltılıyor” dedi. Palamut yüzde 90 azaldı
Akdeniz fokunun sayısı 400’e düştü, nesli tükenebilir.
Karadeniz’de akya, çipura, avcı, fangri, dülger, granyöz, kırlangıç, ıskarmoz, hani, kolyoz, kepez, melanurya, sarıgöz, sarıağız, orkinos, mercan, mırmır, minakop, sarpa, sinarit, trança, lipsos ve zurna balıkları artık yok.
Marmara’da ise fangri, akya, gelincik ve hani gibi birçok balık artık yaşamıyor.
Marmara’da son 40 yılda barbunya yüzde 73, çipura yüzde 48, palamut yüzde 90, uskumru yüzde 95, lüfer yüzde 58 oranında azaldı.
Ege’de işkine yüzde 77, kayabalığı yüzde 81, kırlangıç yüzde 84, minekop yüzde 96, orfoz yüzde 83 oranında azaldı.
Mavi Kuşak Hareketi' nin Amacı
Mavi Kuşak Hareketi' nin amacı hepimizi çok ilgilendiren bir konu. Bu projede çevresine duyarlı, saygılı, gelecek nesilleri düşünerek çevresini koruyan bireyleri daha çok bilgi sahibi ederek İstanbul Boğazı' ndaki kirlilikleri, onların denizde yaşayan canlılara ve bize verdiği zararları öğretmek, bu konuda bireyleri bilgilendirerek gelecek nesillerimize temiz, güzel, birçok canlının içinde bulunduğu bir İstanbul Boğazı bırakmaktır...
13 Nisan 2014 Pazar
Boğazdaki Ekosistem
Karadeniz ile Marmara Denizi arasında bir doğal koridor görevi gören İstanbul
Boğazı birbirinden farklı iki ekosistem arasında yer alır ve zengin bir
biyolojik çeşitliliğe sahiptir. Atlas Okyanusu'ndan gelen göçücü pelajik balıkların Boğaz'dan geçerek
Karadeniz'e yaptığı göçler balıkçılar arasında anavaşya olarak adlandırılır.
Kışa yakın, havalar soğumaya başlayınca bu balıklar yine Boğaz'dan geçerek
Marmara'ya ve oradan da Akdeniz ile Atlas Okyanusu'na geri dönüş yaparlar.
Balıkların Boğazlar üzerinden Karadeniz sularından ayrılması olayına da
katavaşya denir.
Son
yıllarda Boğaz suyunda artan kirlilikle bağlantılı olarak Boğaz ekosisteminde
görülen balık çeşitleri büyük ölçüde yok olmuştur. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi'nin hazırladığı raporlara göre 70'li yılların sonlarında
İstanbul Boğazı'nda yaşayan balık türü 60 iken, İstanbul Boğazı'nda yaşanan
çevresel bozulma nedeniyle bu sayı günümüzde 20'ye kadar
düşmüştür. İstanbul Boğazı'nda canlı çeşitliliği bakımından tehlike
altında olan ve korunması gereken toplam 33 deniz bitkisi ve hayvanı
bulunmaktadır. İstanbul şehri, köklü bir kültür ve geçmişin yanı sıra;
sahip olduğu doğal alanlar da hesaba katılarak UNESCO'nun 1972 tarihli Dünya
Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşmesi ile Akdeniz'de ortak öneme sahip 100 tarihî sit
alanından biri seçilmiştir.
İstanbul'un
bitki örtüsü özellikle Boğaz ve Karadeniz kıyılarında yoğunlaşmış olup
Boğaziçi biteyinde görülen bitkiler Akdeniz ve Karadeniz iklimleri
arasında bir geçiş özelliği göstermektedir. İç kesimlerde yoğun ormanlarla
karşılaşılırken, kıyıya ve yerleşim yerlerine yakın noktalarda bozulmuş orman
ve psödomaki oluşumları görülür. Boğaziçi'nde en yaygın
ağaç türleri kestane, meşe, karaağaç,ıhlamur, akasya ve dişbudak olup; defne, sakızağacı ve köpekelması gibi türler de çevredeki maki-ağaççık türleridir.
İstanbul
Boğazı dönemsel olarak denizanası akınına uğrar. Boğaz'ın tüm yüzeyini kaplayan
ve genelde koylarda biriken denizanaları balıkçılar için sıkıntı yaratır.
Boğaziçi'nde eskiye oranla büyük artış gösteren denizanası popülâsyonunun
nedeni olarak Boğaz'a karışan evsel ve endüstriyel atıklar gösterilmektedir.
Boğaz'da
nadiren rastlanan ve hem İstanbulluların, hem de iç basının büyük ilgi
gösterdiği yunuslar ise yalnızca temiz sularda görülebilmeleri
bakımından sevinç yaratmaktadır. Eski dönemlerde Boğaz'da görülen
yunuslar afalına ve mutur denen türlerdi. Bu hayvanlar lüfer sürülerinin
peşinden Boğaz'a girer ve avlanırken balık sürülerini kıyılara sürdüğü için
balıkçılar tarafından "mübarek hayvan" olarak adlandırılır,
uğurlu sayılırdı. Zaman zaman ise ağlara takılan yunuslar balık ağlarını
parçalar ve yakalanan balıkların kaçmasına neden olurdu. Boğaz'da görülen
yunusların sayısı 1950'lerden itibaren Karadeniz'de zıpkınla avlanma ve su
kirliliği nedeniyle azaldı.
Geçmişte
İstanbul direyinde daha sık karşılaşılan yunuslar dışında, Boğaz sularında
görülen bir başka deniz memelisi de foklardı. 1960'lara dek Türkiye'nin tüm kıyılarında yaşayan
fok türü, Akdeniz
fokuydu. Foklar İstanbul'da en yaygın olarak Adalar ve Tuzla kıyılarında ürer, kışın ise daha geniş alanlara
yayılırlardı. İstanbul Boğazı'na da giren foklar, Boğaz'ın işlek olmayan
koylarında ve hatta yalıların boşalan kayıkhanelerinde barınırlardı. Foklar en çok levrekle beslenirdi. Henüz yavruyken yakalanan kimi foklar
eğitilerek Eminönü ve Galata' daki eğlence merkezlerinde düzenlenen gösterilerde
kullanılırdı. Foklar da, yunuslar gibi kirlilik ve yavruladıkları alanların
kentleşmesi gibi nedenlerde Boğaziçi direyinden silindiler.
8 Nisan 2014 Salı
PLANKTON
Plankton, suda bulunan, hareket yeteneği akıntıya bağımlı olan canlılara verilen genel isimdir. Genellikle mikroskobik boyutta ve tek hücrelioldukları varsayılsa da, denizanaları veya kopmuş yosunlar da okyanusbilimciler tarafından plankton olarak tanımlanır. Bitkisel planktonlara fitoplankton, hayvansal olanlarına ise zooplankton adı verilir. Göllerde, denizlerde ve akarsularda, hatta belirli şartlar altinda buzullarda bulunabilirler.
Fitoplankton türlerinden kokkolitler . su yüzeyinden atmosfere geçen "dimetil sülfür" denen kimyasal maddeyi üretir. Bu madde oksijenle birleşerek sülfat haline geçer. Sülfatlar okyanus üzerindeki su buharı için yoğunlaşma çekirdekleri oluşturarak bulutları meydana getirirler ve belirli koşullar altında yağmura neden olabilirler. Dimetil sülfür, dolaylı olarak bulutların güneş ışınlarını yansıtma veya emme derecesini, yanialbedoyu etkiler. Genel olarak, dimetil sülfür albedoyu artırır. Böylece bulutlar gelen güneş ışınlarını yansıtır, buna bağlı olarak toprağa erişengüneş ışınları da azalır.
Fitoplankton türlerinden kokkolitler . su yüzeyinden atmosfere geçen "dimetil sülfür" denen kimyasal maddeyi üretir. Bu madde oksijenle birleşerek sülfat haline geçer. Sülfatlar okyanus üzerindeki su buharı için yoğunlaşma çekirdekleri oluşturarak bulutları meydana getirirler ve belirli koşullar altında yağmura neden olabilirler. Dimetil sülfür, dolaylı olarak bulutların güneş ışınlarını yansıtma veya emme derecesini, yanialbedoyu etkiler. Genel olarak, dimetil sülfür albedoyu artırır. Böylece bulutlar gelen güneş ışınlarını yansıtır, buna bağlı olarak toprağa erişengüneş ışınları da azalır.
Betonlaşma
Boğaziçi'nin önemli semtlerine Osmanlı döneminde bir iskele binasının yanı sıra, bir iskele meydanı ve meydan camii yapmak geleneği vardı. Bu geleneğin günümüze ulaşan örnekler arasında Beşiktaş iskelesi, Ortaköy Meydanı, Ortaköy Camii, Bebek Camii, Beylerbeyi Camii, Vaniköy Camii ve Şemsipaşa Camii sayılabilir.
İstanbul'da son yıllarda sayıları hızla artan gökdelenlerden ve blok apartmanlardan dolayı Boğaziçi'nin silüetinde büyük değişiklikler oldu. Bu konuda en büyük tartışmalar Dolmabahçe ile Gümüşsuyu semtleri arasında yer alan ve halk arasında görünümüne bazı şirketlerin yapımı konusunda yapıldı. 1987 yılında yapımına başlanan gökdelenin inşaatı yıllarca sürerek 2001 yılında bitirilebildi.Bu süre boyunca hukuken şaibeli ve şehir planlamacılığına aykırı olduğu gerekçesiyle çeşitli kişi ve kurumlarca protesto edildi.Binanın hukukî belirsizliği sürmesine karşın plazadaki işletmeler hâlen faaliyettedir.
İstanbul'un çağdaş bina ve gökdelenleriyle ünlü iki semti olan Maslak ve Levent'te yer alan binalar da coğrafi olarak İstanbul Boğazı'na uzak noktalarda yer alsalar da Boğaziçi'nin değişik noktalarından görülebilmekte ve aynı şekilde İstanbul'un silüetini bozdukları eleştirine uğramaktadır.Tarabya Koyu kıyısında bulunan ve bir yangın sonucu yıkılan tarihî otelin yerine yapılan yeni büyük bir otelde Boğaz'ın silüetini bozmakla eleştirilen yapılardandır. Bunun dışında Boğaz silüetine doğrudan etki etmemekle birlikte Ulus ve Akatlar gibi semtlerde Boğaz'a nazır yüksek apartman blokları vardır.
Boğaziçi'ne dikilen yüksek binalar.
İstanbul Boğazı' nda Görülen Çevresel Sorunlar
İstanbul Boğazı'nda çevre sorunları kıyılardaki yerleşim birimleri büyüdükçe arttı. Bugün Boğaziçi semtlerinin kirlilik potansiyeline Karadeniz ve Marmara Denizi üzerinden gelen seyrelmiş atıksular ve yüzer evsel atıklar de eklenince Boğaz'daki kirliliğin alarm verir düzeyde olduğu görülmektedir. Tuna, Don ve Dinyeper gibi Avrupa'nın içlerinden geçerek sularını Karadeniz'e boşaltan büyük akarsular geçtikleri ülkelerden sularına kattıkları atıkları Karadeniz'e yığmaktadır. Boğaz'ın akıntı rejiminden ötürü bu atıklar önce Boğaz sularına giriş yapmakta, oradan da Marmara Denizi'ne geçmektedir. Boğaz'a giriş yapan katı atıklar özellikle Boğaz'ın koylarında birikmekte ve görünür kirliliğin baş ögesi olmaktadır. Boğaz'a akan dereler, Boğaz kıyısındaki kafeler, koylarda demirleyen tekne ve yatlar da zaman zaman Boğaz kirliliğinde rol oynamaktadır. Boğaziçi'ndeki semtlerin kanalizasyon atıklarının iyi arıtılamadan denize verilmesi de Boğaz'ın kirliliğinde etkili bir başka etkendir.
İstanbul Boğazı' nın Önemli Özellikleri
İstanbul Boğazı, Karadeniz ile Marmara Denizi' ni bağlayan 29.9 km uzunluğunda bir su yoludur. Boğazın, uluslararası taşımacılık yapılan sulara oranla çok dar ve bir o kadar da kıvrımlı bir yapısı vardır. Boğazın iki yakasının birbirine en yaklaştığı nokta Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arasında 698 metredir. En derin yeri Bebek ve Kandilli semtleri arasında 110, ikinci derin yeriyse Arnavutköy ve Vaniköy arasında 106 metredir. Ortalama su derinliği 60 metredir. Derinlik güneyden kuzeye çıkıldıkça artış gösterir. Boğaz içinde yıllık ortalama hava sıcaklığı 13.6 °C ile 13.9 °C arasında değişir. Soğuk geçen kışlarda donan nehirlerden kopan buzlar Karadeniz'de yüzerek Boğaza girerler ve Boğazın koylarında, limanlarında birikirler. Yığılan buzlar İstanbul'daki mevcut soğuk hava nedeniyle birbirlerine kaynayınca üzerinde insanların yürüyebileceği sağlamlığa erişir. Boğazda iklimsel ölçümler Kandilli Rasathanesi' nden yapılır. Boğaziçi'nde ve İstanbul Boğazı' nda genel olarak Akdeniz iklim özellikleri görülür.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)